Basitçe, hayatlarımızı güvenli bir şekilde sürdürebilmek, Anayasa tarafından güvence altına alınan haklarımızı kullanabilmek ve her şeyden önemlisi, bir insan olarak belli muamele ve engellemelere hiçbir zaman maruz kalmadan, tarih sürecinde elde ettiğimiz kazanımların gerisine düşmeden yaşayabilmek anlamına gelen insan hakları, hukuk dünyasında, temel ilkelerin belirlenmesi ve gerek doktrinsel gerek yargısal tartışmaların doğru zeminde götürülebilmesiyle mümkün olmuştur. Bu nedenledir ki insan hakları, yazılı kanunu uygulayan ilk derece mahkemelerinin değil, kanun ve ilkelerin özlerinin tartışmaya açıldığı Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dava konusunu oluşturmaktadır. Temel bir hakkın savunulması, gerek ülke sınırları içerisinde gerek uluslarüstü mahkemede, başından sonuna, ciddiyetle ve çok yoğun bir araştırma çalışmasıyla götürülmesi gereken bir süreçtir. Ancak bu çalışma sürecinin ötesinde, insan haklarının savunulmasının, bir somut olay ya da durumdaki problemi çözmenin ötesinde, büyük bir mücadelenin parçası olduğunun bilinci ve sorumluluğu ile yürütülmesi gerekir. Hukukçularımız, hem insan hakları tartışmaları ve ihlal davaları konusunda bilgi ve tecrübeye, hem de bu konu ile gelen davalar için edilen mücadelenin, sonraki tartışmalara ve kazanımlara yönelik bir adım olduğunun bilinci, inancı ve ciddiyeti ile hak ihlallerinin önlenmesi, zararların tazmini ve temel hakların korunması için mücadele etmektedir.
• İnsan Hakları
o Seçme, Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkı
o Maddi ve Manevi Varlığın Korunması Hakkı
o Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı
o Örgütlenme, Sendika Kurma ve Sendikal Faaliyette Bulunma Hakkı
o İfade Özgürlüğü
o Adil Yargılanma Hakkı